25 Şubat 2011 Cuma

Hafta sonu Etkinliği


Bu hafta İstanbullular için yağmurlu, kasvetli, bol trafikli ve iç karartıcı geçti. Hafta sonu da yağmur ve soğuk devam edecek. Bu sebeple yıllardır birikmiş olan yıllık izinlerin faydasını görmeye karar verdim. Malum Pazar'ı Pazartesi'ye bağlayan gece Oscar ödül töreni var. Pazartesi yıllık iznimden kullanıp seyredemediğim filmleri seyredip, ödül töreninde bilmiş tahminler yapmak istiyorum. İşte sırf bu sebeple bütün hafta bilumum çikolata, şekerleme ve abur-cubur dan uzak durdum. Hakkımı hafta sonuna sakladım. Yorucu ve sarsıcı Dünya hallerinden kaçmak için bir bahane aslında bu başka bir şey değil. Nefes alma ihtiyacı.
Şimdiye kadar izlediğim filmler içinde de favorim King's Speech geçen hafta seyrettim ve bayıldım. Film şahane, Colin Firth kelimenin tam anlamı ile döktürmüş. Film bittiğinde üzüldüm hatta neden bitti diye. Diğer kategoriler hakkında yorumum yok ama en iyi erkek favorim kesinlikle Colin Firth. Bakalım tutacak mı. İyi seyirler....

22 Şubat 2011 Salı

Cittaslow Gökçeada


Dün Radikal gazetesinde beni gerçekten mutlu eden bir haber okudum. Gökçeada Dünya'da ilk defa Cittaslow ağına giren ilk ada oldu. Daha önce bu oluşuma İzmir'in şahane ilçesi Seferihisar dahil olmuştu. Cittsaslow İtalyanca'da ''sakin şehir'' anlamında kullanılıyor. Amacı ise küreselleşmenin, şehirlerin dokusunu, sakinlerini, yaşam biçimini standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için ortaya çıkmış kentler birliği. Cittaslow, küreselleşmenin yarattığı homojen mekanlardan biri olmak istemeyen, yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak, dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin katıldığı uluslararası bir birlik. Bu birliğe dahil olan kasaba ve kentler kendilerine ait özel dokuyu bozmadan ziyaret edenlere ve kendi halkına; Yerel zanaatları, tatları ve sanatları sadece eskilerin hatırlayabildiği kavramlar olmaktan çıkarmak için bunları çocuklarımızla ve misafirleri?mizle paylaşmaktır. Ayrıca yerel üreticileri destekleyerek onlara ürünlerini satabilecekleri alanlar oluşturuyorlar. Yerel tatlar yerli halk tarafından hazırlanarak satışa sunuluyor. Fabrikasyon ve seri üretim olmaksızın katkısız ve doğal olan yemekleri tatma fırsatı sunması gidip tattığınızda nasıl bir nimetle karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz.
Gökçeaada 24-26 Haziran'da Polonya'da yapılacak olan genel kurulda beratını almış olacak. Bu yaz Gökçeada'yı ziyaret etmek için harika bir bahanemiz daha oldu. Darısı diğer şehirlerimizin başına. Bu arada Muğla'nın Akyaka ilçesi'de oluşuma katılmak için başvuruda bulundu. Gelişmeleri buradan takip edebiliriz. http://www.akyaka.bel.tr/cittaslow.html

17 Şubat 2011 Perşembe

Bahar'ın Habercisi


Bahar'ın habercisi olan ilk cemre 19 Şubat'ta havaya düşüyor. İkincisi 26-27 Şubat'ta suya, üçüncüsü de 5-6 Mart'ta toprağa düşüyor. Gerçi küresel ısınma sayesinde mevsimleri yaşayamıyoruz artık ama yinede Bahar'ın yaklaştığını hissetmek ve bilmek ayrı mutluluk. İstanbul'da Mart sonunda Erguvanlar yavaş yavaş açmaya başlayacaklar, Emirgan korusu renk, renk lale ile resim gibi bir hal alacak. Kendimizi sahile atıp kışın getirdiği hareketsizliğe meydan okuyacağız. Ofisten çıkınca karanlık yerine gün ışığı eşlik edecek dönüş yolunda. Hafta sonu daha sıcak bir yerlere gitmek için planlar yapılacak. Evet henüz Şubat ayındayız ama işte Bahar'a ne kaldı. İlkbahar benim için yılbaşından öte yeni başlangıçlar için daha anlamlı. Ne varsa yenilememiz, kurtulmamız ya da başlamasını istediğimiz İlkbahar'dan daha doğru bir zaman yok sanki. Az kaldı...

Secret Garden , Düşler, Hüzünler, Kırgınlıklar, Mutluluklar,Acı...

evet bugün bütün gece uyuyup bedenimi hissedemeyip sadece rüyalarımın esiri olacağım ana kadar secret garden dinliyor olacağım. klavyeye her harfi basışımda zihnimde uçuşan notalar , renkler bir yandan olaylar var , veda ettikçe büyüyoruz , vedalar bizi aslında içimizdeki çocuğu yavaş yavaş büyütüp bir yere bırakıyor, anaokulunda ilk vedamızı yaptık ,ilkokul,ortaokul,lise ve üniversite güzel dostluklar arkadaşlıklar paylaşımlar kişiler bir bir size veda eder , arda kalan güzel anılar bazen kötü anlar bir fotoğraf karesinde ki belirsiz gülümse size şimdi anlamlı gelir, ya da kaybettikleriniz artık hayatta olmayanlar ansızın bir anda gidenler bu vedalar arttıkça sizde artık eskisi olamazsınız , itiraf ediyorum çoook özlüyorum eskişehiri, arkadaşlarımızı, o zamanlarımı, avustuırya erasmus günlerimi , ben hiç büyümek istemediğimi hiç veda etmek istemediğimi anladım hoşnutsuzluğum korkum ondan ve en ağırı insan yaşamına yeni heyecanlar mutluluklar katamıyorsa geçmişi hatırlar durur hale geliyor ben işte o durumdayım
son olarak hem dinleyin hem okuyun sizlerde ekleyin bakalım neler çıkacak

15 Şubat 2011 Salı

Benim Moda'm


Uzun bir aradan sonra Pazar sabahı ayaklarım beni Kadıköy'e götürdü. Sabahın erken saatleri olduğundan boştu henüz. Ama sevgililer günü arefesi olduğundan genç sevgililer ellerinde bir demet kırmızı gülle sevdiklerini bekliyorlardı. Ben önce Beyaz Fırın'ın uzun zamandır yapmadığı ama artık hayata geçirmeyi akıl ettiği dükkanın önüne attıkları ufacık masalarda kahvaltımı yaptım.Kendi yaptıkları ekmekleri arasında dil peyniri, domates, kırmızı biber vardı; yanına da bir de sıcak çay içtim toplam 7 liraya doyurdum karnımı. Ben kahvaltımı yaptığım sırada balıkçılar martılara bir ziyafet çekti onlarda eşlik etti bize kahvaltı da böylece. Kahvaltıdan sonra düştüm Moda yollarına. Uzun zamandır yürümediğim sokakları geçerek bir de en sevdiğim sokaklardan biri olan Cemal Süreya sokağına bi selam çakarak devam ettim yoluma. Anadolu yakasında oturanlar bilirler biz biraz gün ışığı gördük mü kahvaltılıklarımızı alıp kendimizi Moda çay bahçelerine atarız. İstersek Moda'nın şahane pastanelerinden birinden alırsınız, isterseniz evden getirirsiniz. Kemal'in yeri ve ya Moda çay bahçesi gidip denize karşı oturur doyurursunuz karnınızı. Kahvaltıdan sonra bir Moda turu iyi gelir. Kahvenizi Tarihi Moda iskelesinde ya da Moda Teras'ta içebilirsiniz. İlla zincir kahve markalarından birinde içerim derseniz onlar da var. Ya da kahvaltılık taşımakla uğraşamam derseniz Moda Van kahvaltı evi ve irili ufaklı bir sürü mekan var. Biri mutlaka sizi cezbeder. Ben karnımı doyurup gittiğimden önce biraz yürüdüm Moda'da deniz kokusunu içime çektim, yelkenlileriyle açılan düşe kalka ilerleyenleri seyrettim. Sonra gazetemi aldım bir de yanına kahve oturdum öylece tek başıma; okudum, dinlendim. Öyle iyi geldi ki bu 2 saatlik hayattan çalma zamanı bana kendime geldim. Yürüyüş rotamı belirleyip döndüm Kadıköy'ün merkezine. Kitapçılara girdim çıktım, her yerde bir çılgınlığa dönüşmüş olan Kanuni ve Hürrem kitaplarına hayretle bakıp güldüm. Yeni kitaplar keşfettim, not aldım, kitap listeleri hazırladım kendime. Dönüşte de Beyaz Fırın'ın tazecik kandil simitlerinden alıp evde çayla bir güzel yedim. Moda hep iyi gelmiştir bana. Yine beni şaşırtmadı.

9 Şubat 2011 Çarşamba

Festivalle Aynı Yaştayım / 30. İstanbul Film Festivali


İstanbul'da baharın başlaması benim için İstanbul film festivalinin başlaması ile oluyor. MArt ayının başından itibaren programın açıklanmasını bekleyerek geçiriyorum günlerimi. Doğduğum yıl başlayan bu festival ile büyüdüm aslında ben. Lise yıllarımdan itibaren her sene 2-3 filmlede olsa ucundan dahil olmaya çalıştım festivale. Çalışmaya başlayınca da iş çıkışı seanslara yetişmeyi hesaplayarak, hafta sonunu filmlere göre planlayarak katılıyorum artık. Benimle birlikte festivalde büyüdür. Artık bilet bulmak için erkenden programınızı belirleyip uzun kuyruklara girmeniz gerekiyor. Üstelik sadece film izlemek değil yaptığımız, seans öncesi, sonrası yiyeceğiniz yemek, belki içeceğiniz bir iki dublenin planı ya da vapur keyfi ile eve dönmenin verdiği zevk aynı zamanda festival. Çünkü bu 15 gün şehre dahil oluyoruz. Filmin öncesi ve sonrası ile yaşadığınız tüm anlar.
3 sene önce Yeni Rüya sineması meşhur erotik film gösterimlerinden sonra yenilenerek açılmış ve festivalin ev sahipleri arasına eklenmişti. Bir çok erkek arkadaşım için arı bir yeri olan sinemaya biz kızların ilk gidişiydi, erkeklerin ise anılarıyla buluşması :) Burada ki ilk filmimi festival dahilinde gösterilen Milk oldu. Üstelik Sean Penn'in Harvey Milk ile oscar kazanmasından sonra, filmin popülaritesi arttığı için önceden bilet almanın rahatlığı ile gittik ve gördük ki filme ilgi çok. İşte sırf bu popülarite sayesinde Yeni Rüya eski günlerini aratmayacak şekilde doldu sanırım. Balkondan seyrettik filmi. Orta yaş üstü Penn hayranı amcalar filmdeki eşcinsellerin yakınlaşmalarını ve onlara göre erotik sahnelerini görünce söylenerek terk ettiler salonu. Hiç yakıştıramadılar sanıyorum hayranı oldukları yıldıza böyle bir rolü. İşte bu ve bunun gibi bir sürü an biriktirdim ben. Bu onlardan sadece bir tanesi. 30 yaşında bir 'genç' olarak İKSV'ye kültür-sanat birikimime olan katkılarından dolayı iyi ki varlar diyorum. Festival nedir, nasıl yaşanır ne güzel öğrendim sayelerinde. Eylemlerinin çoğalarak artmasını diliyorum...

4 Şubat 2011 Cuma

Assos'ta Hume Günleri


Felsefe ve Bilim Derneği tarafından her yıl düzenli olarak yapılan ‘Assos’ta Felsefe’nin onuncusu yarın başlıyor. Bu senenin ana başlığı David Hume. 18. yüzyıl İskoç filozofu David Hume’un 300. doğum günü sebebiyle tüm dünyada gerçekleşen etkinlikler kapsamında Türkiye’deki gerçeleşecek bu ilk toplantının konusu ‘Hume’da Tanrı, Din ve Ahlak’ olacak. Toplantılarda Doç. Dr. Örsan K. Öymen, Prof. Dr. Mete Tunçay, Dr. Oruç Aruoba ve Doç. Dr. Halil Turan sunumlar yapacak. Toplantılar ücretsiz gerçekleşen ve herkese açık olacak. Bilgi için internet adresi: www.philosophyinassos.org.