17 Ocak 2011 Pazartesi

Zamana Yolculuk - İstanbul Arkeoloji Müzeleri

Tarihi yarımada'ya gittiğim zaman sanki ülke değiştirmişimde turistim hissine kapılıyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Pazar günleri mümkün olduğu kadar sergi ve müze gezmeyi seviyorum. Bu pazar ki durağımız tarihi yarımada da güzel bir kahvaltıdan sonra gittiğimiz İstanbul Arkeoloji Müzesi. Yağmurlu ama bir o kadar da keyifli gün geçirdik böylece. Eminönün de severek gittiğimiz Cafe Ala'da kahvaltı yaparız diye düşünürken Pazar günleri kapalı olduğunu gördük. Eminönü'nün eksik taraflarından biri çok fazla yiyecek-içecek alternatifinin olmayışı. Sokaklarda karnımızı doyuracak güzel bir yerler ararken sokak arasından kocaman kubbesi ile Legacy Ottoman otelini gördük ( http://www.legacyottomanhotel.com/ ) aklımıza Pazar günleri brunch servisi olduğu aklımıza geldi. Otelin en büyük özelliği Sirkeci'nin simgelerinden biri olan Vakıf Han-4'ün restore edilerek bölgenin tek 5 yıldızlı oteli olması. Otelin 6. katı muhteşem bir Tarihi Yarımada manzarasına sahip. Kötü yapılaşmadan ötürü çirkin çatı ve binalar gözünüze batsa da Marmara denizi ve yarımada manzarası telafi etmeye yetiyor. Son derece lezzetli ve keyifli bir kahvaltı yaptık. Kocaman kahvaltı tabağı, peynirli otlu omlet, açma, poğaça, tahinli ve üzümlü çörekler, mis gibi kızarmış ekmekler eşliğinde uzunca bir Pazar kahvaltısı yaptık. Yandaki resimde de görüldüğü üzere martılar bize eşlik etti bu keyifli kahvaltı boyunca.
Kahvaltıdan sonra Arkeoloji müzesine doğru düştük yola. Osman Hamdi Bey yokuşunu aştıktan sonra girişe ulaştık. Yağmurlu ve soğuk havaya rağmen kalabalıktı. giriş için 10 dakika bilet kuyruğunda bekledik. Arkeoloji müzesinin beni benden alan en güzel kısmı bahçesi. Özellike yaz mevsiminde tüm bir gününüzü geçirebileceğiniz kadar keyifli. 3 ayrı müze gezebiliyorsunuz buraya geldiğinizde. İlki Eski Şark Eserleri Müzesi. Buradaki en görkemli parçalar eski Mısır mezar buluntuları ve tabiki tarihin ilk anlaşması olarak bilinen Kadeş anlaşması. Bir de en eski aşk şiiri var elbette. Buradan geçeceğiniz ikinci müze Arkeoloji müzesi olabilir. Burayı anlatmak için sayfalarca yazı yazmak mümkün. Gezerken ve muhteşem mermer heykelleri gördüğünüzde hayran kalmamanız mümkün değil. Bu müzenin ve bizim en büyük şansımız Osman Hamdi Bey'in 1881 yılımda müze müdürlüğüne atanması.Nemrud Dağı, Myrina, Kyme ve diğer Aiolia Nekropolleri'nde ve Lagina Hekate Tapınağı'nda kazılar yapmış ve buradan gelen eserleri müzede toplamıştır. 1887-1888 yılları arasında günümüzde Lübnan'da bulunan Sayda'da yaptığı kazılar sonucunda Krallar Nekropolü'ne ulaşmış ve dünyaca ünlü İskender Lahdi başta olmak üzere pek çok lahit ile İstanbul'a dönmüştür. İskender Lahtin'den bahsetmişken müzenin en etkileyici eserlerinden birisi. Seyrederken hayranlıkla kendinizden geçebiliyorsunuz. Yine aynı salonda görebileceğiniz Ağlayan Kadınlar Lahdi de o kadar etkileyici. Benim en çok sevdiklerimden. Arkeoloji müzesini tam anlamıyla gezmek ve hakkını verebilmek için 1 tam gününüzü ayırmanız gerekiyor. 3 ayrı katta ve ayrı salonlarda bulunan sergileri gezebilmek yorucu ama çıktığınızda sanki zamanda yolculuk yapmışsınız hissini yaşadığınızdan buna değiyor.
Son durak olarak buranın en eski yapısı olan Çinili Köşkü gezebilirsiniz. Burada en dikkat çekici olan ise AB-I HAYAT çeşmesi. Ab-ı Hayat bildiğim kadarı ile Hayat suyu ya da yaradılış suyu anlamında. Birde Osman Hamdi Bey'in kendini Ab-ı Hayat çeşmesi önünde resmettiği portresi var.
Biz Arkeoloji Müzesini 3-3,5 saat gibi bir sürede gezdik. Yettimi elbette ki hayır ama uzun geziyi yaz'a sakladık çünkü bahçede saatlerce oturmak ve keyif yapmak istiyoruz. Arada yorulup mola vermek isterseniz kışın bahçedeki cafe kapalı. Arkeoloji müzesinin 4-5 masalı ufak bir cafesi var ama yer bulmak biraz zor. Yorgunluk kahvemizi içmek için Topkapı Sarayı'nın kocaman bahçesini geçerek Caferağa Medresesi'nin yolunu tuttuk. Soğukçeşme Sokağından geçerek yolumuzu keyifli hale getirdik. Hava yağmurlu olduğu için sakin ve keyifliydi. Günü Mısır Çarşısında baharat ve şekerleme alışverişi ile sonlandırıp vapurla geri dönüş yoluna geçtik.
Keyifli bir Pazar günü böylece geçti, yazıyı yazarken bile keyiflendim.

1 yorum: