
Birgünümü gitmekten her zaman çok keyif aldığım Eminönün de geçirdim. Daha önce hiç çok fazla vakit geçirmediğim cadde ve sokaklarını Tarihi yarımada ve Osmanlı eserleri konusunda oldukça donanımlı bir arkadaşımla bir turist edasında gezmek 5 günlük iznimin en güzel saatlerini geçirmeme yardımcı oldu.
Önce Eminönü SümerHan'ın alt katında olan Cafe Ala'da çok keyifli bir yemek ile başladık. Cafe Ala güzel bir mekan, az ama öz bir menüleri var. Yediğim anne köftesi ve yanında gelen nar ekşili salata çok güzeldi. Dekor harika evinizin salonunda arkadaşlarınızla yemek yiyormuşsunuz gibi. Çaylarıda mis gibi üstelik.
Güzel yemek ve çayın hemen ardından gezimize

Soğukçeşme'den hemen sonra Arasta çarşısından aşağı doğru devam ederek Cankurtaran'ı gezdik. Burada gezerken kendimi bilmediğim ve ilk defa gittiğim bir şehirde geziyormuşum gibi hissettim. Şehirin kalabalık ve karmaşasından çıkmışta tatile
gelmiş gibiydik. Özellikle de otel ve hostellerin olduğu sokaklar. Yapılar çok güzel, tablolardan çıkmış gibi. Cumbalı köşkler, ahşap binalar, münkünse hayatımın geri kalanını burada geçirmek istiyorum.
Cankurtaranda ki gezimizin hemen ardında kahve keyfi için Caferağa Medresesine gittik. Cumartesi kalabalığından dolayı avluda yer bulamadık ama iç mekanda oldukça keyifliydi. Ayrıca Caferağa Medresesi içinde hat, ebru, takı tasarımı, ney gibi kurslarda veriliyor.
Tarihi Yarımadayı, İstanbul'u çok seviyorum ve iyiki bu şehirde yaşıyorum diyorum...