Özlemle yeni kitaplarını beklediğim yazarlar var. Amin Maalouf bunların başında.
Soluk almadan Doğu’dan Uzakta’yı okuyorum şimdi. Yaptığı anayasa tanımını paylaşmadan geçemiyorum.



Başlangıç olarak Peynir Tabağı, Balon Pide ve Tereyağı ile Buzbağ Beyaz’ı tattık. Buzbağ Beyaz Kapadokya Bölgesi’ndeki mineralli toprakta yetişen Emir ve Tokat Bölgesi’nde yetişen Narince üzümlerinden üretiliyor. Buzbağ Beyaz; limon çiçeği, bergamotlu çay ve kayısı aromaları eşliğinde ferahlatıcı ve peynirin güçlü yağlı dokusuyla çok güzel dengeleyen bir asidite oranına sahip. Buzbağ Beyaz’ı aynı zamanda Tavuk etleri ve balık çeşitleri ile de rahatlıkla tercih edebilirsiniz.
Ara sıcakların arkasından ana yemekler ile devam ettik. İlk olarak Buzbağ Diyarbakır Boğazkere eşliğnde Tarsusi Kebap ve Pideli Şaşlık yedik. Boğazkere şarabı benim her zaman tek başına içmekte tereddüt ettiğim bir monosepaj şarap olmuştur. Ama Buzbağ Boğazkere üzümü diri ve güçlü karakterde olmasından dolayı içimi son derece keyifli. Tarsusi Kebaba tanenli yapısı ve karadut, böğürtlen, tarçın aromaları ile keyif kattı. Yöresel yemekler en çok kendi yöresine ait şaraplarla yakışıyor sanırım.
Oldukça yoğun bir tadım gecesi oldu benim için ama henüz bitmedi yemeğin hemen ardından Köşebaşı’nın harika künefesi, dondurmalı irmik helvası ve tahinli kabak tatlısı dondurmalı bir şekilde üstelik gecenin kapanışını yaptılar. Ama gecenin süprizi sevgili Ayşem Öztaş’ın kendi elleri ile bize özel şahane sunumuyla hediye ettiği Biscottiler oldu. O kadar yemeğin üzerine eve gidene kadar yolda tükettim hepsini. Tekrar ellerine sağlık.
Dün bir kez daha öldürüldü. Bugün doğum günü. İyi ki doğmuş. Şimdi bize yazamadığı şiirlerin, kızının yanında olamayışının, katledilmesinin hesabını soracak kimsede yok artık. Adalet yerini bir türlü bulamıyor artık bu memlekette...

Metin ALTIOK



Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Yürürüz başkentin sokaklarında
Bir nehir şu tutuk konuşan cumartesi
Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cumaAyrılık lafları etme sevgilim
Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsaKolkola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz
Sonra ayrılıyoruz korkuyoruz daKimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da
Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapaİşimiz mi yok, şu Akay’a sapalım istersen
İstersen garson girelim ilkyazın gazinosunaBörekçi! diye bağır istersen şurda
Kısmet çıkar -sanırım- Emek’te oturan kızaAbiler! Abiler! diye bir şey satayım ben
Mendilim kalmamış kağıt peçete yok mu çantanda?Üç peseta gibi bir paraya dondurma yemiştim
Madrid’te yemiştim, ve çatılardan kanguru akıyordu
Londra’daSeversin mi beni, doğru söyle ama? – Sigara?
Ne eflatun etin var, yanarca mı yanarcaİnan Selimiye’nin minareleri gibisin
Her seferinde başka yoldan çıkılır nirvanayaCemal SÜREYA